Bisiklet Dünyayı Değiştirir


BİSİKLET DÜNYAYI DEĞİŞTİRİR
Karayolu Balıkları 

Bisiklet bir ulaşım aracıdır! Bisiklet hakkında söylenebilecek binlerce sözün başına ve sonuna bu sözü koymak gerekir.
Bisiklet, dünya üzerindeki diğer nesneler gibi, onu algılama biçimimize göre bir varoluş sergiler. Eğer biz onu bir oyuncak, çocukluğumuzdaki gibi yetişkin olduğumuzda da hoşça vakit geçirmemize yarayan bir eğlence aracı olarak görürsek, bisikletin yaşamımızdaki varoluş biçimi ve işlevleri de bunlarla sınırlı kalacaktır. Oysa bisikleti bir ulaşım aracı olarak görürsek dünya değişmeye başlar.
Pek de inandırıcı gelmiyor, değil mi? Öyleyse şu bilgilere bakalım: Fosil yakıtlarla çalışan motorlu taşıtlılar 2 KM yol yaptıklarında ortalama 0,75 KG karbondioksit üretiyor. Başka bir deyişle 10KM'lik bir mesafeyi motorlu bir taşıt yerine bisikletle geçerseniz yaklaşık 3,75 KG karbondioksit üretilmesine engel olursunuz. Yakmadığınız her 4 litre akaryakıt atmosfere ortalama 10 KG karbondioksit salınmasına engel olduğunuz anlamına gelir. 2006 yılı rakamlarına göre dünya üzerinde kayıtlı 862,4 milyon motorlu taşıt bulunuyor. Dünya üzerindeki motorlu taşıt sayısını burada verilen ortalama rakamlarla çarparsanız ortaya çıkan tablonun ne kadar korkunç olduğunu görürsünüz. Küresel ısınmadan, iklim değişikliğinden söz ediyorum. Şimdi rakamları zihninizden tekrar geçirin ve bu olumsuz resmi olumlu bir resme dönüştürmek için neler yapabileceğinizi bir düşünün. Bisiklete binmeye değmez mi?
İyi de, biz niye bisiklete binmek zor ve keyifsiz bir şeymiş de sadece çevre sorunlarını çözmek için yerine getirilmesi gereken bir sorumlulukmuş gibi konuşuyoruz? Bisiklete binmek keyiflidir! Bisiklete binmek sağlıklıdır!
Sabah yatağınızdan kalkıyorsunuz ve OTURUP kahvaltı ediyorsunuz. Arabanıza atlıyor, sıkışmasına katkıda bulunduğunuz trafiğin içine dalıyor ve işinize ulaşana kadar sıkıntıdan patlayarak arabanızın içinde OTURUP duruyorsunuz. Masanızın başına OTURUYOR ve akşama kadar bilgisayar önünde işinizi yapıyorsunuz. Tekrar arabanıza atlıyor, sıkışmasına katkıda bulunduğunuz trafiğin içine bir kez daha dalıyor ve evinize ulaşana kadar sıkıntıdan patlayarak arabanızın içinde OTURUP duruyorsunuz. Nihayet eve vardınız! Ailenizle yemek masasının etrafına OTURUP akşam yemeğinizi yiyorsunuz. Ardından televizyonu açıp kanepenize OTURUYORSUNUZ ve yatana kadar size ne verirlerse onu izliyorsunuz. Sabah olunca tüm bunlara baştan başlıyorsunuz. Biraz harekete ne dersiniz?
Hareketsizlik insan bedenine hiç de iyi gelmiyor. Öte yandan sert ve yoğun yaşam şartları insanlara çok fazla seçenek bırakmıyor. Eğer biz ipleri elimize almazsak... Yani bisiklete binmek, insanın kendi yaşamının iplerini eline alması, en azından buna başlaması anlamına da geliyor. Bunca koşturmacanın içinde "zamanım yok" bahanesini ortadan kaldırıp harekete, hem de keyifli bir harekete yer açıyor.
Denemek çok kolay: Her gün arabayla geçtiğiniz bir yoldan bir sefer de bisikletle ya da yürüyerek geçin. Sürekli kullandığınız bu yolu hiç tanımadığınızı fark edeceksiniz. Çünkü buradan her geçişinizde bir arabanın içindeydiniz ve etrafınızı doğru düzgün algılayacak kadar yavaş değildiniz. Yani bisiklete binmek insanın yaşadığı Dünya'yla tanışması, en azından buna başlaması anlamına da geliyor. Aylarca çalışıp yılda on beş gün kendimizi bir tatil köyüne atıp açık büfeyi yağmalayarak Dünya'yı tanıyabileceğimizi sanmıyorum.
Dünya'yı yeterince tanımamak / algılamamak birçok sorunu beraberinde getiriyor. Bunu bu kadar kesin ifade etmemin nedeni Dünya'yı yeterince tanımadığımı fark etmiş olmam. İnsan Dünya'yı tanımayınca, onunla doğrudan iletişime geçmeyince ömrünü, emanet bedenini kolayca harcıyor. Eee, sayılı zaman, çabuk geçiyor... Yani bisiklete binmek insanın yaşamına, bedenine hak ettiği önemi vermesi, en azından buna başlaması anlamına da geliyor. Bedenimizi bir ev, ömrümüzü de bu evde geçireceğimiz süre olarak düşünelim: Bu evin süreli kiracıları ruhumuz ve zihnimiz. Hepimiz mutluluğu aramıyor muyuz?
Hepimiz mutluluğu arayıp duruyoruz. Sanırım dar, pis, havasız bir ortamda mutlu olanımız yoktur. O halde ruhumuzu ve zihnimizi de böyle bir ortamda / bedende yaşatamayız. Kabımıza iyi bakmazsak özgür bir zihnimiz, huzurlu bir ruhumuz olmaz. Yani bisiklete binmek insanın mutlu olması, en azından mutluluğa yaklaşması anlamına da geliyor. İşte bizden sonrakilere miras bırakmamız gereken şey: Huzurlu bir ruhun ve özgür bir zihnin algıladığı Dünya.
Uzun lafın kısası, bisiklet bir ulaşım aracıdır ve çevrilen her pedalla daha güzel bir Dünya'ya doğru yol alınır.
Hamiş: Motorlu taşıtlarla ilgili rakamları internetteki çeşitli kaynaklardan aldım. Hikmet Uluğbay'ın Çevre Kirliliği II adlı yazısında konuyla ilgili kapsamlı bilgiler var. Örneğin, bu bilgilere göre "Londra ile Hong-Kong arasında boş denecek kadar çok az yolcu ile tek yönlü uçuş yapan bir Boing 747-400 ün ürettiği CO2 miktarı yaklaşık 100 otomobilin bir yıl boyunca üreteceği CO2 miktarına eşittir".

Yıldıray Karakiya - Karayolu Balıkları

Yorumlar